Vefa olmalıdır ki; eşler arasındaki
muhabbet daim olsun. Vefa olmalıdır ki gönüllerdeki sevgi sürekli olsun… Vefa
olmalı ki; evlilikler, omuzları çatırdatan bir yük değil, bahar kokulu birer
cennet bahçesine dönüşsün… Vefa olmalıdır ki; yuvalar sevgi ve muhabbet üzerine
inşa edilebilsin…
“… Ahde vefa gösterin. Çünkü bu bir
sorumluluktur.” (İsra/ 34)
Evlilikte huzur ve saadetin var olması için gereken en önemli
şeylerden birisidir vefa… Vefanın olmadığı yuvalarda güvensizlik olacağından,
eşler arasındaki sevgi ve muhabbetten söz etmek mümkün değildir. Eşlerin
birbirine karşı yaptıkları iyilikler, maddi (ifa) ve manevi (vefa) olarak
karşılık bulmalıdır.
Vefa olmalıdır ki; eşler arasındaki muhabbet daim olsun. Vefa
olmalıdır ki gönüllerdeki sevgi sürekli olsun… Vefa olmalı ki; evlilikler,
omuzları çatırdatan bir yük değil, bahar kokulu birer cennet bahçesine
dönüşsün… Vefa olmalıdır ki; yuvalar sevgi ve muhabbet üzerine inşa
edilebilsin…
Aynı şekilde ifa olmalıdır ki; eşler ele güne muhtaç duruma
düşmesin… İfa olmalı ki; yuvalar tam anlamıyla huzur ve sükûnetin otağı
olabilsin… İfa olmalı ki; kadın aç/açıkta kalmadığı gibi erkek de
bakımsız/özensiz bir hayat sürdürmesin… İfa olmalı ki; çocuklar öz güvenli
bireyler olarak toplumda yer edinebilsin…
Çevremizde az- çok şahit olmuşuzdur vefa yoksunu evliliklerin
nasıl da harabeye döndüğüne. Karşılıklı ya da tek taraflı çiğnenmiş, görmezden
gelinmiş iyiliklerin evlilik hayatını nasıl da tarumar ettiğini az çok
görmüşüzdür. Yapılan iyiliklerin göz ardı edilmesiyle kötülüğe, huzursuzluğa
yer açıldığını, sevginin hızla o yuvalardan uzaklaştığını görmüşüzdür. Ve şahit
olmuşuzdur mutlaka… Vefa yoksunluğunun -vefasızlığın- aile bireylerinin her
birini farklı yönlere ittiğine… Vefasızlığın yuvalar yıktığına… Birçoğu sevgi
ile başlayan evlilikleri, hızla kötü sona ulaştırdığına… İnsanların vefa
duygularından mahrum olurken aslında, ne kadar bencilleştiklerine, ne kadar
acımasızlaştıklarına; huzursuz bir hayat içinde ne kadar çırpındıklarına şahit
olmuşuzdur.
Aynı durumları ifa yokluğunda da görmüşüzdür muhakkak.
İhtiyaçları giderilmeyen kadının rezil rüsva oluşuna; yemeği, çamaşırı itina
ile hazırlanmayan erkeğin el âlemin diline pelesenk olduğuna…
Aslında vefa duygusundan mahrum insanlar, özellikle kendi
eşlerine karşı sorumsuz, ilgisiz ve sevgisizdirler. Evliliklerin birçoğu sevgi
ile başlar, güzel başlar… Sevgi ile yuvanın temellerinin sağlamlaşacağı,
mutluluk ve huzurun daim olacağı kanaati öylesine yer edinmiştir kalplere; sanırız
ki sevgi ile başlayan evlilik hayatı hep huzurlu, olabildiğince güzel ve hatta
kusursuz olacaktır. Öyle inanırız… Sevgi tek başına yeterlidir sanırız, eşler
arasındaki huzur ve saadetin devamına… Fakat çok geçmez yanıldığımızı anlarız…
Zamanla evliliğe sevgi ile başlamanın tek başına yeterli olmadığı- olamayacağı
hakikati ile karşı karşıya kalırız…
Şöyle bir etrafımıza baktığımızda eşlerin ne kadar
birbirinden kopuk bir hayat yaşadıklarını görmek hiç de zor olmasa gerek.
Eşinin yaptığı fedakârlıkları görmezden gelen erkekler ve eşinin onca
çırpınışlarını görmemek için inatla direnen kadınlar… Ve azar azar tükenme
noktasına doğru sürüklenen evlilikler…
Sevgi, bir evlilik için olmazsa olmazlardan olan en güzel
duygulardan biridir. Yüce Rabbimizin, biz kullarına bir ikramı, aile yuvalarına
bir ihsanıdır. Fakat bu sevginin istenilen mutluluk ve huzuru getirmeye vesile
olması için evvela eşler arasında vefa duygusu (takiben ifa) olmalıdır. Eşlerin
birbirleri için çektikleri zahmeti, belki çoğu zaman empati kurarak birbirine
minnettar olması, bunu maddi ve manevi olarak dile getirmesi, ifa etmesi
gerekmektedir… Birbirlerine karşı yapılan iyilikleri silip süpüren bir fırtına
değil de, ufak sayılan bir iyiliğe bile gönül merceğiyle bakılmasını gerekli
kılmaktadır…
Allah Resulü (SAV) “Şüphesiz güzel bir şekilde vefa göstermek imandandır.”buyurmaktadır.
Vefanın olmadığı yerde güvensizlik ve nifak olacağından, yüce dinimiz vefalı
olmayı imandan saymış ve bizden vefalı olmamızı istemektedir. Evet, biz vefanın
en güzel örneğini Mekke’den Arap Yarımadasına, oradan da bütün dünyaya saçılan
bir Nur’dan öğreniyoruz. İki Cihan Serveri Peygamber Efendimiz (SAV)’in, Hatice
validemize duyduğu o eskimeyen sevgiden… Vefatından yıllar sonra bile hayırla
yâd ettiği, onu anarken bile büyük bir sevgi duyduğu o derin duygularda
görüyoruz. Onun kendisi için yaptığı her fedakârlığı her fırsatta dile getiren,
eşsiz bir vefa örneği sergileyen Efendimiz (AS), bu konuda da Haticesi ile
bizlere en büyük örnektir. Aradan yıllar geçmesine rağmen Hz. Hatice’yi
kıskandığını dile getiren Hz. Aişe’ye “Ey Aişe! O kıskandığın kadının
benim için yaptıklarını unutamam, herkes beni yalanlarken o bana arka çıktı” diyerek,
vefat etmiş eşine karşı duyduğu vefayı dile getirmiştir.
Evlilikler, zamanımız insanlarınca basit görülse de esasında
Yüce Rabbimizin kullarına büyük bir lütfüdür. Bu lütfün devamlı ve huzurla
tamamına ermesi için eşler arasında vefa ve ifa olmalıdır. Eşlerin
birbirlerinin iyiliklerini görmezden gelmeden, yaptıkları güzel davranışları,
ikram ve incelikleri bir ifa duygusu içerisinde eşine sunmalıdır.
Bilinmelidir ki; vefa duygusuyla hareket eden, birbirlerine
vefalı olan eşler arasındaki sevgi ve muhabbetten beslenen yuvalarda, mutlu ve
kendine güvenen çocuklar yetişir. Her bir hareketiyle evlatlarına örnek ve
önder olan ebeveynler, maddi ve manevi vefayı kendi aralarındaki sevgi ve ilgi
ile çocuklarına aşılar. Bu zamanla yaşadıkları yuvadan yaşadıkları topluma
sıçrar ve toplum (vefa duygusuyla yoğrulmuş birkaç kişiden dolayı) vefalı bir
toplum haline gelir.
Hz. Ali (RA)’nin bu konuda söylediği şu cümle de sanırım
eşlerin birbirine karşı karşılıksız vefa göstermesi için yeterli olacaktır.
“Kimseden vefa görmesem de, vefa göstermeye devam edeceğim.”
06 Şubat 2018 14:32