Kişiyi öfkeye
sevk eden ana etken, onun ihtiyaç sahibi olarak yaratılmış olması ve bazı
şeylere ihtiyaç duymasıdır.
Kişiyi öfkeye sevk eden ana etken, onun ihtiyaç sahibi olarak
yaratılmış olması ve bazı şeylere ihtiyaç duymasıdır. İhtiyaç duyduğu veya
ihtiyacı oyduğunu zannettiği bir şeye yapılan herhangi bir müdahaleyi kabul
etmez ve buna tepki olarak öfkelenir. Dolayısıyla öfke hakiki veya vehmi
ihtiyaçtan doğar. İmam Gazali (r.a.), kişinin öfkelenmesine vesile olan
ihtiyaçlarını ve sevdiği şeyleri şöyle özetler:
Birincisi: Yiyecek, mesken, giyecek, sağlık gibi tüm insanların muhtaç
olduğu zaruri gereksinimlerdir. Dolayısıyla dövülmek veya yaralanmak isteyen
kişi muhakkak öfkelenir. Aynı şekilde sırtından edep yerlerini örten örtüsü
alınmak istenen adam öfkelenir, barındırdığı evinden çıkarılmak istenen
gazaplanır, susadığında içmek üzere hazırladığı suyu dökülen hışımlanır. Bütün
bunlar zaruriyet duyulan ihtiyaclar olup alınmalarından kimse hoşlanmayacağı
gibi almak isteyenlere karşı aksülamelde bulunur.
İkincisi: İtibar, servet, binit gibi
kişi için zaruri olmayan şeylerdir. Bunlar âdet ve töre gereği sevilmiş, ilgi
duyulmuş hadiselerin asıl amaçları bilinmediğinden alaka gösterilmemiş
olgulardır. Hatta bu yüzden altın ve gümüşün bizzat kendileri sevilir duruma
gelerek istiflenir olmuşlardır. Azığı olup bunlara hiç ihtiyacı bulunmayan
kişinin altın ve gümüşü çalındığında fazlaca öfkelenir.
İşte insanoğlunun sevdiği ve sevmediği çoğaltan ve bunun neticesinde gazap
hissini de artıran bu tür kötü âdetlerdir. İstek ve tutkuların çokluğuyla
orantılı olarak kişide daha düşük derecelerde bulunur. Çünkü, ihtiyaç bir
noksanlık göstergesidir. İhtiyaç çoğaldıkça noksanlık da aynı oranda çoğalır.
Cahil kişi, sürekli bir şekilde ihtiyaçlarını ve şehvetlerini çoğaltmaya bakar,
bu davranışlarıyla da hiç farkında olmadan hüzün ve keder sebeplerini kabartır
durur.
Hatta bazı cahil kişiler kötü alışkanlıkları yüzünden ve kötü arkadaşlarla bir
arada bulunmalarından ötürü kızarken işi çok daha rezil noktalara götürürler.
Söz gelimi; “fazla içki içemiyorsun, sen daha fazla yiyemiyorsun...” vs. gibi
şeyler denildiğinde öfkelenir.
Üçüncüsü: Bazıları hakkında zaruri bazıları hakkında da zaruri olmayan
hususlardır. Mesela alim için kitap bir zorunluluktur. Alim kitaba muhtaçtır,
kitabı sever. Bu nedenle kitabı yakılan veya suya atılan alim öfkelenir. Aynı
şekilde sanat erbabının sanatlarını icra etmek için kullandıkları araç
gereçleri de kendileri için bir zorunluluktur. Çünkü rızıklarını, zorunlu
giderlerini ancak bu yolla temin ederler. Dolayısıyla sevdikleri bu şeyler
zaruri ihtiyaç niteliği kazanırlar. Pek tabii bu da şahıslara göre farklılık
gösterir.
O halde bir kimsenin bir şeye ihtiyacı fazla olursa, onun elden gitmesine de
fazla öfkelenir, fazla çaresiz ve aciz olur. Zira hürriyet ihtiyaçsızlıktadır.
İhtiyacı ne kadar fazla olursa o kadar kulluğa yakın olur. Bir kimsenin
riyazetle, ihtiyacı yalnız zaruret miktarı olan bir dereceye gelmesi mümkündür.
Şöyle ki; makam, mal, fazla dünyalık arzusunu kalbinden, bertaraf ederse, elbette
bu kimsenin öfkesi de ihtiyacına bağlı olarak bertaraf olur. Mesela makam
peşinde olmayan bir kimse, önünde birisinin yürümesiyle, meclislerde onun üst
tarafında oturmasıyla öfkelenmez. Ona göre bu şeylerin önemi yoktur.
Tüm anlatılanlardan anlaşıldıki, insanlar arasında öfkenin dereceleri farklı
farklıdır. Zira öfkenin çoğu mal ve makam fazlalığından ileri gelir. Kişi bu
tür şeylerin sevgisini kalbinde barındırdığı müddetçe, onlara ihtiyaç
hissedecek ve ihtiyaç duyduğu şeylerin elden akmasına da razı olmayacaktır.
20 Mart 2018 13:54