Sanal dünya ile birlikte yeni olgular ve kavramlar hayatımıza
girdi. Yeni tecrübe ettiğimiz bir olgu olduğu için de oluşan ‘yeni kültür’
zaman içinde sağlam bir zemine ulaşacaktır diye düşünüyorum veya öyle umud
ediyorum.
İnternet adabı, internet
mahremiyeti kafa yormamız gereken, onlarca alt başlık üzerinden sayısız yazılar
yazıp üzerine tartışmamız gereken konulardır.
Mahremiyet söz konusu olduğunda çok konuşulmayan bir hususa dikkat
çekeceğim. Malum yeni doğmuş bebeğinin veya çocuklarının güzelliklerini,
şirinliklerini, şaşkınlıklarını paylaşan sayısız anne-baba var. Bu eğilim
sadece bizde değil Avrupa’da da yaygın görünüyor.
Nominat firmasının düzenlediği bir ankete göre İngiltere’de
ortalama bir ebeveyn, çocuğunun beşinci doğum gününe kadar 1498 fotoğrafını
yayınlamış oluyor. Ebeveynler çocuklarıyla gurur duydukları için bunu
yaptıklarını söylüyorlar fakat çocuklar ergen dönemine girdiklerinde sosyal
medyadaki görüntülerinden utandıklarını aktarıyorlar.
Anne-babalar internette farkına varmasalar da çocukları üzerinden
onların hoşuna gitmeyeceği bir kimlik oluşturabiliyor. Bazı
çocuklar kendi kimliklerini bizzat kendi paylaşımlarıyla inşa etmek için
hesaplarından anne-babalarını engellediklerini belirtiyorlar.
Bu bilgileri dikkat çekmek ve bu konu kapsamında zihninize
bir çentik atmak için alıntıladım.
Benim bu yazıda açmak istediğim konu ‘anne-babasını sosyal medyada
engelleyen çocuklar’.
Sosyal medya veya interneti
bir ‘afad’ olarak gören ve uzak durulması gereken bir “şey” olarak yansıtan çok
söylem var.
Bir başka görüşte ebeveynler,
internetten çocukları alıkoyamayacağımız için internet kullanımının kurallarını
çocuklarına aktarıyor, bilgilendiriyor. Belli kurallar çerçevesinde çocuğu
özgür bırakıyor. Hatta bazı ebeveynler lise sonrası sosyal medya kullanımının
çocuğunun sosyal sermayesini oluşturan bir araç olduğu kanaatinde.
Ben ikinci görüşe yakın duruyorum. Hatta bir adım daha ileri
gidiyor ve özellikle anne-babalara çocuklarının var
olduğu sosyal medya alanlarında mutlaka onların da olması gerektiğini
söylüyorum. Aynı sosyal medya ortamını paylaşmak,
iletişimde bulunmak aile içi paylaşımı artırıyor.
Ebeveynler çağın getirdiği
yeniliklere ayak uydurabilmeli ve çocuklarını bu alanlarda yalnız
bırakmamalılar. Çocuğunun eline akıllı telefon veren bir annenin de akıllı
telefonunun olması, bunu kullanabilmesi ve çocuğuyla etkileşimde olması elzem
diye düşünüyorum. Aynı şey baba-oğul ilişkisinde de geçerlidir.
Aile içinde bilgisayarlara, tabletlere, telefonlara şifre koymak
doğru olmayan bir davranış biçimidir. Sadece ebeveyn-çocuk ilişkisi değil eşler
arasında da iletişim araçları şifreleniyor ve herkes birbirinden bu şifreleri
saklıyorsa ortada dağ gibi bir güven sorunu var demektir. Aile olamamanın
bu çağdaki bir göstergesidir bence.
Son dönemde çocukların
anne-babalarını sosyal medyada engellediklerine dönük bazı duyumlar alıyorum. Bu son derece sıkıntılı
bir durumdur. Anne-babalar çocuklarını mutlaka takibe
almalı ama çocuk etkileşimde olmak istemiyorsa buna saygı
duyarak, o çerçeveye sadık kalınmak şartıyla sosyal medya ortamındaki
arkadaşlık süreci devam ettirilmelidir.
Çocuklarımız sanal dünyada ne
yapıyor? Kimlerle iletişime geçiyor? Çocuğumun duygu-düşünce dünyasında
değişenler var mı? Şu an ne hissediyor? Bu soruların cevabını alabileceğimiz
önemli bir mecra sosyal medya.
05 Nisan 2018 23:43