Yeryüzünün İmarı ve İnşasında “Ben de Varım” Diyen Evlatlar Yetiştirmek

 

11 Mayıs 2018 12:59
Yeryüzünün İmarı ve İnşasında “Ben de Varım” Diyen Evlatlar Yetiştirmek





   

Saygısız, anne-babasına lakayt tavırlar sergileyen birçok çocuğun bu
davranışlarının altında eleştirilmek, azarlanmak ve baskı yatar. Onun için
gerek tesettürün, gerekse de ibadetlerin alıştırılma safhasında nefret ettirici
olmak da vardır, sevdirmek de…

Çocuk, annenin dindarlığının derecesini gösteren bir terazidir. Aynı
zamanda bir kadının Allah’la olan bağını; dünyayı mı ahireti mi öne aldığını
öğrenmek isteyenin onun çocuklarına bakması yeterlidir. Annedeki tüm sevgiler,
ihtiraslar, hedef ve arzular çocuğa yansır. Anne İslam’ın edebiyatını mı
yapıyor, yoksa gerçekten İslam’ı yaşamayı ve çocuklarını cehennemden kurtarmayı
mı dert edinmiş? Bunun en somut örneği kendi evladıdır. 

Yine Müslüman bir kadının ahlakının, içindeki duygularının dışa vurumudur,
kendi çocuğu. Çocuk, ailenin haleti ruhiyesini gerçek manada ortaya çıkartan ve
tüm maskelerden soyutlanmış halidir. Özellikle annenin kin, nefret, tevazu,
eleştiri odaklı oluşu, kibir ve dünya sevgisi gibi özelliklerinin hepsi
çocuklarına geçer. Birçok anne bunu kabul etmese de kendisini her yönlü tahlil
edebileceği bir aynaya baktığında çocuğunun bir ruh ikizi olduğunu fark
edecektir. 

Birçok İslami çalışmaların içerisinde olan anne; kendisinin hayırlı bir işe
odaklı olduğu halde çocuğunun neden dindar olmadığına veya İslam’a
meyilsizliğine şaşar. Hâlbuki çocuğu onun İslami çalışmalarındaki kaliteyi de
ortaya çıkartır. Gerçekten İslam’ı her şeyin önüne mi almış, yoksa sırf
vicdanını rahatlatıp “Ben hayırlı uğraşılar içerisindeyim” diyebilmek için mi
bir takım işleri üstlenmiş? 

Birçok insan üstlendiği işleri henüz gaye bile edinmeden, sırf görev olsun diye
üstlenebiliyor. İşin manevi şuur boyutunu ihmal edebiliyor. Hedefinin ne olması
gerektiğini henüz kavramadan hareket edebiliyor. Böylece şekilde kalan ve ruhsuz
yapılan ameller aile hayatına da yansımıyor ve bir anlam kazandırmıyor. Hayırlı
çalışmaların ve ibadetlerin şuur-bilinç boyutunu ihmal eden kişinin yaptığı
çalışmaların kalitesini artırma gibi bir derdi de olmuyor. Üstten, yüzeysel,
henüz tam manasıyla sahiplenilmemiş olan çalışmalarla dünyayı çok rahat
ahiretin önüne alabiliyor. Dünyalık işlerine bir namazdan dahi daha fazla
özenebiliyor. Böylece şekilde kalan, manaya, öze inmeyen ameller ve çalışmalar
ruhu doyuma ulaştırmadığından ailedeki bireyleri İslami kimliğe de
kavuşturmuyor. Bunun en belirgin yansıması da çocuklarda görülüyor. Anne nasıl
bir çalışmanın içerisinde, çocuk ise nasıl bir ahlak içerisinde? Anne neyle
uğraşıyor, çocuk neyle uğraşıyor? İşte, yaptığımız çalışmalardaki kaliteyi,
İslam dinine verdiğimiz önemi gerçekten öğrenmek istiyorsak çocuklarımızı bir
seyredelim. Onlar bizim içimizin de dindarlığımızın da birer
yansımasıdırlar. 

Müslüman
bir annenin çocuklarına karşı gerçek manada sorumluluklarını yapıp yapmadığını
anlaması için kendisine şu soruları sorması gerekir: 

“Çocuğuma gerçekten Allah’ı sevdiriyor muyum?” 

“Çocuklarımı eğitme konusunu gerçekten önemsiyor muyum ve dert
ediniyor muyum?”

“Çocuklarımın Allah’ın emirlerine uyması ve yasaklarından
sakınması konusunda gereken gayreti gösteriyor muyum?” 

Bu soruların cevabını olumlu veren annelerin çocukları İslam âlemine faydalı
birer davetçi, muvahhit ve şecaat sahibi önderler olacaklardır. Şu yeryüzünün
İslam’la imarına ve inşasına katkıda bulunmak için “Ben de varım” diyecekler.
Yürekleri İslam davası için atacak, niyetleri rızayı İlahi olacak. Gözyaşlarını
kendi akranları gibi, elde edemediklerine, boş laflara akıtmayıp; İnsanların
inançsızlıklarına akıtacaklar. Ümmetin kurtuluşu için dua edip yürekleri
Müslümanların acılarına yanacak. Üç kuruşun bile hesabını iyi yapıp; dünyanın
geçici nimetlerine karşı hadlerini bilecekler. 

Ama henüz kafasında soruların cevapları netleşmeyen; çocuğuna ne
yedireceği, ne giydireceği, ne zaman acıktığı konusunu daha fazla dert edinen;
hayatının merkezine daha iki karışken çocuğunu oturtan, sırf o hasta olmasın
diye üzerine düşen vazifeleri bile tam olarak yapmayan; ona hizmet etmekten,
hoşnut etmekten iki satır bile bir şey okumayan anneler ise kısa bir süre sonra
çocuklarını doğurduklarına isyan edeceklerdir. 

Daha yürümeye başladıklarında bile yaka çırpıp; onlara tahammül
edemeyeceklerdir. Onlara dünyalık arzularını ertelemeyi öğretmediklerinden; bir
süre sonra dizginlemeye çalıştıklarında iş işten geçmiş olacak. Çünkü her
istediği alınan, her yiyeceği, içeceği çok kolay elde eden çocuklar hem nankör,
hem şükürsüz hem de nefsinin ve keyfinin kölesi haline gelecektir. Anne
tarafından nefis putuna adak olarak adanan, köle haline gelen çocukların İslami
şahsiyete sahip olması maalesef pek mümkün olmuyor. Bunun örneklerini fazlaca
ailelerde görüyoruz. 

Çocuğunun nefsini frenleyemeyen, bakkal eşyalarından bir türlü kopartamayan,
TV’yi kapatmaya gücü yetmeyen, bilgisayarın önünden kaldırmakta güçlük çeken,
namazı zorla kıldıran, kız çocuklarını tam olarak tesettüre kavuşturamayan,
onların sivri dillerine, bananeciliklerine katlanamayan aileleri… 

Bu nedenle bir anne için hiçbir iş çocuğunu Allah’ı razı edecek bir kul olarak
eğitmesinden daha önemli olmamalıdır. Allah sevgisi ve korkusu yerleştirilmeyen
bir çocuğu ne anne ne de baba frenleyebilir. Yapılan araştırmalara göre bir
anne çocuğunu eğitmede 100 öğretmen gücüne sahiptir. Fakat maalesef anneler
eğitme işini önemsemediklerinden ve yanlış yöntemler kullandıklarından
başaramayıp; bizzat bu konuda çocuklarını suçluyorlar. Çocukları büyüdüğünde
Allah’ın emirlerini yapma konusunda bu kez baskı ve zorbalık yaptıklarından
onları ya Allah’tan uzaklaştırıyorlar ya da taklitçi bir kimliğe
büründürüyorlar. Özellikle birçok İslami bilince sahip aile kız çocuğunun
örtünmesi konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. 

Çocuklara İslami bilinç kazandırma, kız çocuklarını tesettüre hazırlama
aşamalarını ve izlenecek yolu sıralarsak: 

1-Alt Yapı Oluşturmak 

Yüce Rabbimizin indirdiği Kur’an’ın ilk ayetlerine bir baktığımızda insanı
eğitmedeki metodun ilk basamağı karşımıza çıkar. Şuur ve bilinç vererek aklı
ikna etmek; kalbi, emirlerin ve nehiylerin kabulüne hazırlamak… Yüce Rabbimiz
kendi varlığının delilleri üzerinden bilgi verirken insana o bilgi üzerinden
kafa yordurup; bilgiyi içselleştirmesini, sindirmesini sağlar. Kul, Allah’ın
gücü ve kudreti karşısında kendi aczinin ve fakrının farkına varır. 

Kur’an hazır bilgi vermekten çok bilgi üzerinden düşünmeye sevk eder. Hatta
birçok ayet “Ne kadar da az düşünüyorsunuz, düşünen insanlar için bunda
ibretler vardır” kelamlarıyla sona erer. Rabbimiz insana bu
şekilde şuur verip; alt yapı oluşturmadan bilginin uygulanmasını istemez. Önce
varlığının, gücünün ve kudretinin delillerini kâinat ayetleriyle sunar,
yaradılış gerçeğinin farkına vardırır. Böylece kalbi ikna edip aklı doyuma
ulaştırır. Ardından insan için belirlediği hudutları ortaya koyar. İşte o zaman
tam anlamıyla bir teslimiyet oluşup, kul “Semi’na ve ata’ne, ğufraneke Rabbena
ve ileykel masir”in sırrına erer. 

Böylece bilinçli ve şuurlu yapılan ameller şekilcilikten, zorbalıktan,
gösterişten, hatırcılıktan uzak olur. Onun için bir anne evladını gözü ile
gördükleri üzerinden düşündürüp; Rabbinin gücü ve kudreti karşısında
düşünmesini ve hayret etmesini sağlamalıdır. Faydalandığı her nimetteki
kudret elini çocuğuna fark ettirme işini her gün yapmalıdır. Ancak
bu şekilde evladını Allah’ın emrine teslim olmaya hazırlamış olur. 

Üstelik Rabbimiz insanın fıtratına bilgi kodlamıştır. O bilgiler ancak İslami
bir eğitim ve terbiye ile ortaya çıkıp gelişir. Doğru bir İslami eğitim ile
insanda potansiyel halinde uyuyan o bilgiler açığa çıkar ve dallanıp
budaklanır. Bunun için de aklın doyuma ulaşması gerekir. 

Fakat çocukların zihinlerine bir yandan medyada; diğer yandan okullarda (haşa)
“Allah’sız”lık üzerine oturtulmuş necis bilgiler verildiğinden, zihinlerinden
temiz bilgi üretemiyorlar. Çocukların kirletilen zihinleri hakkı, doğruyu, emir
ve nehiyleri hemen kavrayamayacak kadar karartılıyor. Sahih düşünemiyorlar,
ayırt edemiyorlar. Çünkü beyinleri necaset kaynıyor. O yüzden aklı her gün
tertemiz bilgileri vererek necasetten taharet yapmak bir annenin vazifesidir.
Daha bebeklikten itibaren çocuğunu tefekkür ettiren, aklını doyuran anne
çocuklarının teslimiyeti noktasında sıkıntı çekmeyecektir. 

Rabbimiz, İbrahim Suresi’nde (6-7-8) “Ey Musa kavmine de ki,
eğer karanlıklardan aydınlığa çıkmak istiyorlarsa onlara verdiğim nimetleri
hatırlasınlar” buyuruyor. Nimetleri düşünmek zihindeki tüm
necasetleri, pislikleri temizleyip nurlandırır, kulu istikamet üzere eyler.
Çünkü acziyetini fark ettirip, Rabbine karşı mahcubiyet oluşturur. 

Çocuğa hazır bilgi verip uygulamaya zorlamak ise akleden kalbi ikna etmediği
için onu taklide veya isyana zorlar. Örneğin çocuğa neden namaz kılması gerektiğini
aşılamadan, daha Rabbini sevdirmeden direk namaz kılmasını söylemek gibi.
Taklit insanın yaradılışına aykırıdır. Taklit üzere uygulanan emirler insana
külfet olur. Daha alt yapı oluşturmadan kız çocuğundan tesettüre bürünmesini
istemek de onda külfete dönüşür. Örtünse de örtüsü şekilde kalır. 

2-“Daha erkendir” Düşüncesine Kapılmamak 

Birçok anne, kız çocuğunu çok uçuk kıyafetler giymeye alıştırıp hayâ ve edebini
muhafaza edeceği bir giyim tarzından uzaklaştırıyor. Böylece yoğun hayâ ile
doğan kız çocuğunun yavaş yavaş hayâsını çalıyor. Dar pantolonlar, mini
etekler, askılı kıyafetlerle çocuğu teşhir ettiği için; ona gösteriş ve
kendisini sergileme düşünceleri aşılamış oluyor. Bu defa daha küçük yaşlarda
nasıl göründüğüne odaklanan kız çocukları bir süre sonra tesettürü
benimseyemiyorlar. Çünkü insanların dikkatlerini üzerine çekmeye
odaklanıyorlar. Maalesef anneler “Bu kıyafet sana çok yakıştı, şununla daha
güzel oldun, bu renk yakışmadı” gibi söylemlerle kızlarının bilincini kirletip;
onu hep giydikleriyle başkalarının üzerinde bırakacağı etkiye adıyor. Birçok
anne “Her şeyi daha küçükken giysin, içinde kalmasın” gibi çok yanlış
düşünceler taşıyor. Demek ki annenin içinde daha cahiliyeden kalma ve
dikkatleri üzerine çekmeyi isteme düşünceleri kalmış, bunu da kızına
giydirdikleriyle tatmin etmeye çalışıyor. Hâlbuki çarşaflı veya pardösülü
bir annenin yanına pantolonlu, taytlı bir kız çocuğu ne derece yakışır!? 

Bu durum annenin henüz çocuğunu eğitmenin ve Müslüman bir şahsiyete sahip
olmasının derdini gütmediğini, önemsemediğini gösterir. Tesettürlü anne modern
sistemlerin moda adı altında sunduğu bunca kepazeliklere bir “La” derken ve
onların giyim tarzıyla savaşırken; kendi evladına modayı sevdirmesi garip değil
mi? İşte bu durum annenin henüz giydiği tesettürün bilincine eremediğinin de
bir ispatı değil midir? Allah’ın tesettürle verdiği makamın anlamını idrak
edememek, tesettürün ruhunu öldürmek, O sonsuz Nur’un emrini şuursuz,
bilinçsiz, içi boş bir şekilde yapmak değil midir? Müslüman bir kadın,
çocuklarını daha küçükken Allah’ın emirlerini yapmaya alıştırılmalı ve erken
olduğu düşüncelerinin vereceği zararları gözden kaçırmamalıdır. 

3-Mükemmelliyetçilik Beklememek 

Birçok anne çocuğuna bir şeyler öğrettiği zaman hemen uygulamaya geçmesini ve
devamlılığını bekliyor. Bu mümkün değildir. İnsanların kalplerinin her an
kirletildiği, kalplerin daldan dala konduğu ve devamlı temizlenmesi gerektiği
bir dönemde çocuğun istikrarlı olmasını beklemek yanlıştır. Yüksek beklentiler
içerisinde olan aileler devamlı hayal kırıklığına uğrarlar. Her insan Allah’ın
kendisinden bir kul olarak istediği şeyleri gücü nispetinde yapar. Fikir
olgunlaştıkça gün geçtikçe ortaya daha güzeli çıkar. Onun için aileler çocuktan
mükemmeliyet beklemek yerine yaptığı kaçamakları, kaytarmaları görmezden
gelmelidirler. Kızlarına tesettür bilinci verirken de sonuçları sabırla
beklemeli ve dayatmacı olmamalıdırlar. 

4-İyi sonuç Alamayınca Eleştirmemek, Küçük Düşürmemek, Baskı
Yapmamak ve Merhametli Olmak 

Eleştiri insandaki ateşi ortaya çıkartır. Beğenilmeme duygusu yüklediği için
insanın kendisine olan saygısını yitirmesini sağlar. Bir çocuk gün geçtikçe
ailesinin kendisi hakkında en çok yaptığı tanımlamaya benzemeye başlar.
Ergenliğe kadar tam olarak o tanımlamaların kalıbına oturmuş olur. Kendisine
kendisi hakkında sürekli olumsuzlukları söylenen kişinin beyninin olumsuz yönü
çalıştığından kendisini iyi hissetmez, özgüveni yok olur ve insan onuruna
yakışmayan davranışlar sergiler. Kişiliği aile tarafından zarar gördüğünden irade
hâkimiyetini kaybeder. Hatalarının farkına varsa dahi o hatalardan kurtulma
cesaretini kaybeder. Dolayısıyla ailesinin yönlendirmelerine de asla açık
olmaz. Çünkü devamlı eleştirilmekten, azarlanmaktan dolayı iletişimdeki tüm
kapılar kapanmıştır. 

Saygısız, anne-babasına lakayt tavırlar sergileyen birçok çocuğun bu
davranışlarının altında eleştirilmek, azarlanmak ve baskı yatar. Onun için
gerek tesettürün, gerekse de ibadetlerin alıştırılma safhasında nefret ettirici
olmak da vardır, sevdirmek de… 

O tertemiz fıtratta yaratılan çocuğun fıtratına yapılan her olumsuz müdahale
onun Allah’la olan bağına zarar verdiğinden dolayı özellikle anneler
çocuklarının ahiretinden vebal altındadır. Birçok anne “Biz gerekeni yaptık,
ama yine de yola gelmedi” deyip, bilinçli veya bilinçsiz kendi kendisini
aklamaya çalışsa da ortaya çıkan sonuçtan sorumludur. 

Üstelik Allah’ın insanı eğitmesinin temelinde insana olan merhameti yatar.
Kur’an’daki eğitimin temeli şefkattir. Rahman Suresi de bunun bir
delilidir. “O Rahmandır -Dünyada mümin kâfir ayırt
etmeden merhamet ve şefkat gösterendir- (Eğer O’nun kimliğini merak ediyorsan)
İnsana bilmediğini öğreten, yaratan ve kendisini ifade etme kabiliyetli
verendir.” ( Rahman / 1-4) 

Rahman Suresi’nde Allah’ın kuluna ilim öğretmesi ve eğitmesi ile ilgili bölüme
Rahman ismiyle giriliyor. Çünkü eğitim ve öğretimin temeline Rabbimiz merhameti
oturtmuştur. Onun insanı eğitmeyi istemesinin altında da sonsuz merhameti
vardır. Kulunu sorumlu tutmadan önce şefkatle eğiten ve sorumluluklara hazırlayandır. 

Yine Rahman Suresi’nde Rabbimizin insanı eğitmesi insanı yaratmasından önce
gelmektedir. Bu durum gösteriyor ki insanı insan yapan onun Rahmani bir eğitim
tezgâhından geçmesidir. İnsana öğrenme yeteneği vermeseydi insan insan
olmayacaktı. Bir anne çocuğunu şefkatle, onun cehenneme girmesinden korkarak
talim ve terbiye etmelidir. 

5-Değer Vermek, Önemsemek, Ciddiye Almak 

İnsan kendisini değerli hissettiği ortamda tam bir uyum içinde olur.
Davranışları değeri oranında gelişir. İnsanın çocuğuna değerli bir insanmış
gibi muamele etmesi etrafında fır fır dönüp her daim ona hizmet etmesi demek
değildir. Onunla olan diyaloğuna kalite kazandırması, konuştuğunda dinlemesi,
söylediklerini önemsemesi, yaşının getirdiği ruh halini hesaba katmasıdır. 

Bir gün Allah Resulü (SAV) mescitte hutbe verirken hutbeyi yarıda kesip
minberden iner ve kendisini merakla dinleyen sahabeler gözlerini ondan
ayırmazlarken; O kalabalığı yararak kapıya doğru yönelir. Kapıda duran ve
düğmesini ters iliklemiş olan çocuğun iliklerini düzelttikten sonra minbere
dönüp hutbeye kaldığı yerden devam eder. Onun bu davranışı çocuğa verilmesi
gereken değere işaret eder. 

Yine Allah Resulü (SAV) çocukların anlattıklarını dinlerken, mimikleriyle
onların anlattıklarını ne kadar önemsediğini belli etmiştir. 

Güzel sözler kalpte yol yapar. İnsanın yüreğinde olumlu duygular oluşturur.
Ruhu son derece okşayıp insanın kalbini avuçların içerisine alır. Zorbalık
ifade eden sözler, telkinler ise insanın yüreğini sıkar, acıtır. 

Gönülden gelen sözler insanın iç dünyasına ok gibi tesir eder. Fakat buz gibi
bir bakışla söylenmiş olan yalın sözler vaaz olarak devreye girse bile insanı
ıslah, ihya ve inşa etmeye yaramaz. Bu şekilde eğitim tezgâhına alınan insan
olgunlaşmaz, yetişmez. 

Her peygamber insanların tepkilerine göre usul ve metot ortaya koymuştur.
Böylece insanların ıslahına ve fıtratında yapısal olarak bulunan güzelliklerin
ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır. İnsanların zihinlerindeki kiri, pası
böylelikle temizlemişlerdir. Her insan aynı metotla ve yaklaşımla eğitilemez.
Onun için her anne, çocuklarının fıtratındaki farklılıkları hesaba katarak
hareket etmelidir. Çocuklarına İslami şahsiyet kazandırmak, yalnızca Allah’a
kul yapmak için usul ve yöntemler keşfetmelidir. 

Fabrikalar temizlik ürünlerini marketlere yetiştirebilmek için vardiyalı işçi
çalıştırıyorlar. Bizler de gerek çocuklarımızın, gerekse de insanlarımızın
manevi kirlerini temizleyip Allah’ın tertemiz emirlerini nakşetmek için usul ve
yöntemler keşfetmeliyiz. 

 

  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.