Gözlerdeki bu belirtilere dikkat

 

27 Mayıs 2018 11:01
Gözlerdeki bu belirtilere dikkat




Günümüzde cep telefonları ve bilgisayarlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldular adeta.


  Ancak gün boyunca ekran başında çalışmak, saatlerce cep
telefonunda sosyal medyayı takip etmek, internetten alışveriş yapmak gibi
etkenler nedeniyle gözleri aşırı kullanmak göz sağlığını
önemli ölçüde tehdit edebiliyor. Örneğin göz kuruluğu ile göz yorgunluğunu
tetiklemesi gibi. Bunların yanı sıra ortalama yaşam süresinin uzaması nedeniyle
ileri yaş grubunda görülen sarı nokta hastalığı, katarakt, göz tansiyonu ile
diyabete bağlı göz hastalıkları da artık daha çok görülüyor. Acıbadem Kadıköy
Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba göz
hastalıklarına erken dönemde tanı konulduğunda sorunun genellikle kolay
yöntemlerle tedavi edilebildiği, bunun aksine geç kalındığında ise kalıcı görme
kaybı gibi ciddi sorunlar gelişebildiği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle gözlerde
bir yakınma geliştiğinde internetten hastalık taramak veya sorunu komşu
önerileriyle çözmeye çalışmak yerine zaman kaybetmeden doktora başvurmak çok
önemli. Peki ama kimi zaman ‘kendiliğinden geçer’ diyerek önemsemediğimiz, kimi
zamansa komşumuzun tavsiyesiyle çözüm bulmaya çalıştığımız yakınmalarımız hangi
hastalıkların habercisi olabiliyor? Acıbadem Kadıköy Hastanesi Göz Sağlığı
ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba gözlerdeki belirtilerin hangi
hastalıkların sinyali olabileceğini anlattı önemli bilgiler verdi.

Görme bozukluğu

Görme bozukluğu genellikle
çocuklarda kırma kusurları, göz kayması ile göz tembelliğine işaret ediyor.
Gençlerde çoğunlukla kırma kusurlarının habercisi olurken, orta ve ileri yaşta
katarakt, göz tansiyonu ve sarı nokta hastalıklarıyla ilişkili oluyor. Prof.
Dr. Müslime Akbaba ayrıca 40 yaş sonrasında uyum gücünün azalması sonucu yakın
görme bozukluğu geliştiğini belirterek, “Bu tamamen fizyolojik bir durumdur,
hastalık olarak değerlendirmemek gerekiyor” diyor.

Gözlerde kanlanma

Göz yüzeyinin tepkisel bir reaksiyonu
olarak belirtilen gözlerde kanlanma sıklıkla yüzeysel kılcal damarların
genişleyip belirginleşmesi nedeniyle oluşuyor. Göz kuruluğunun en yaygın
belirtisi olmanın dışında konjonktivit (gözlerin beyaz kısmı ile göz
kapaklarının iç kısmını kaplayan ince ve şeffaf bir zar olan konjonktiva
tabakasının iltihaplanması) ile blefarit (kapak kenarı iltihabı) veya keratit
(kornea iltihabı) gibi enfeksiyonlar ve alerjik hastalıklarda da gelişebiliyor.

Göz ağrısı

Ağrı göz çevresinde veya göz
arkasında hissedilebiliyor. Göz kuruluğu, göz tansiyonu, gözlerde uçuk gibi
bazı göz enfeksiyonları, arpacık ile göz migreni ağrının başlıca sebebi.
Sinüzit de göz ağrısı yapan en önemli sebeplerden birini oluşturabiliyor.

Gözde yaşarma

Gözyaşı üretiminin ya da
boşaltımının bozulması gözlerde yaşarmaya neden olabiliyor. Toplumdaki yaygın
inanışın aksine göz kuruluğu refleks yolla gözde yaşarma belirtisi verebiliyor.
Bunların yanı sıra alerjik hastalıklar, toksik ortamlar ve enfeksiyonlar, alt
göz kapağının gevşekliği, gözyaşı kanalcık ağızlarının dışa dönmesi veya
tıkanması, gözyaşı kanalının tıkanması gibi durumlarda da drenaj yapılamadığı
için gözlerde yaşarma oluşuyor. İleri yaşta göz kapağının gevşekliği de
özellikle okuma faaliyetleri sırasında yaşarmaya neden olabiliyor.

Çapaklanma

Gözlerde çapaklanma sorunu
oluştuğunda aklımıza ilk olarak enfeksiyon geliyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba toplumdaki yaygın inanışın aksine çapaklanmanın
her zaman enfeksiyon belirtisi olmadığını vurgulayarak, “Örneğin alerjik
konjonktivit tablosunda sulanma ve kaşıntıyla birlikte çapaklanma da
olabiliyor. Göz kapağı kenarı iltihabı, konjonktivit ile kreatit (gözün önünde
yer alan kornea tabakasının iltihaplanmasıyla gelişen bir hastalık) tablosunda
da çapaklanma gelişebiliyor. Gözyaşı kanalı tıkanıklığında da kızarıklık ve
ağrı olmadan sadece sulanma veya çapaklanma oluşabiliyor” diyor.

Işık çakması

Prof. Dr. Müslime Akbaba gözlerde ışık
çakmasının retina hastalıkları ve migrenin habercisi olabileceğini belirterek
şunları söylüyor:

''Retina yırtıkları ışık
çakmaları şeklinde belirtiler verebiliyor. Özellikle yüksek miyop olan
hastalarda ışık çıkmaları daha sık görülüyor. Erken teşhis edildiğinde lazer
yöntemiyle yırtık çevresi kapatılarak dekolman, bir başka deyişle retina
tabakalarının birbirinden ayrılması önleniyor. Retina yırtıkları acil tanı ve
tedavi gerektiren bir durum. Çünkü erken dönemde tanı konulduğunda lazerle
tedavi edilebilen bu tablo tedavide geç kalındığında retina dekolmanı
(ayrılması) adı verilen ve körlükle sonuçlanabilen hastalığa neden olabiliyor.
Görme alanında ışığın yanıp sönmesi, zikzaklı çizgiler, dalgalı görme ise
migrenin tipik belirtisini oluşturuyor. Hastalarda bu belirtiler büyük kaygı
yaratsa bile atak sonunda yakınmalar tamamen düzeliyor''

Gözlerde uçuşan siyah cisimler

''Hastalar gözlerde uçuşan
siyah cisimleri nokta, çizgi, örümcek ve sinek gibi farklı şekilde
tanımlıyorlar'' diyen Prof. Dr. Müslime Akbaba sözlerine şöyle devam ediyor:
''Bunlar gözün içindeki boşluğu dolduran, saydam jel yapısında olan ve vitreus
adı verilen, şeffaf ortama düşen hücre kümelerinin retina üzerindeki
gölgeleridir. Daha çok aydınlık ortamda ve açık zeminde görülüyorlar. Hatta
katarakt ameliyatından sonra hastaların yeni şeffaf mercekleri nedeniyle
farkındalıkları rahatsızlık verecek kadar artabiliyor'' Bu yakınmalarla gelen
hastalarda detaylı bir göz dibi muayenesinin yapılması gerekiyor. Çünkü göz
içinde herhangi bir iltihap, kanama veya tümör de benzer belirtiler
verebiliyor.

Işığa karşı hassasiyet

Işığa karşı hassasiyet; göz
kuruluğu, hipermetropi, astigmatizma, alerji ve daha nadiren bazı doğuştan
retina hastalıklarının sinyali olabiliyor. Küçük bir çocuğun ışıktan rahatsız
olmasında altta yatan neden genellikle hipermetropi veya astigmat olurken,
gençlerde ise alerjiyi, orta ve ileri yaşta ise göz kuruluğu sonucu oluşan
kornea abrazyonunu düşündürüyor.

Bu muayeneler çok önemli

Prof. Dr. Müslime Akbaba
hiçbir yakınma olmasa bile rutin göz kontrollerinin asla ihmal edilmemesi
gerektiğine dikkat çekerek, “Rutin göz kontrolleri sayesinde ileride onarımı
mümkün olmayan retina ve görme siniri gibi göz hasarları henüz ortaya çıkmadan
önlenebiliyor” diyor. Prof. Dr. Müslime Akbaba hangi yaştan itibaren hangi
sıklıkta rutin göz muayenesi olunması gerektiğini de şöyle açıklıyor:

İlk göz muayenesinin 6
aylıkken yapılması, doğumsal bazı hastalıkların erken tanısı açısından önemli.
Hiçbir göz hastalığı olmayan sağlıklı kişiler 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50
yaşından sonra da yılda bir kez göz muayenesinden geçmeye özen göstermeliler.

Herhangi bir göz problemi
olan kişilerde ise o hastalığın gerektirdiği periyotlarda muayenelerin
tekrarlanması da büyük önem taşıyor.   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.