Modern dünyamızın kronik hastalıklarından biri “deprasyon”dur.
Modern dünyamızın kronik
hastalıklarından biri “deprasyon”dur. Deprasyonun sebebleri farklılık gösterse
de ana sebebin psikolojik olduğu, günlük stres, umut/ümit’in yerine karamsar
düşüncelerin oluşması gibi nedenler olduğunu biliyoruz.
Biz inanan insanlarda ümid ile
iman ilişkisinin güçlü olması gerekmektedir. Umutlar tükenmiş ise hedeflerimize
ulaşma arzusuda kalmamış demektir. Yaşama azmimimiz de tükenmiş demektir. Oysa inanç
sahiblerinde ümid hiç bir zaman bitmez, umut her daim canlıdır. Canlı olması
gerekmektedir. Ümidin olmadığı zaman imanın da yok olduğunu söyler yüce
peygamberimiz. Aşağıda elzade adlı bir internet sitesinde umutla ilgili güzel
bir yazıyı da sizlerhe paylaşmak istiyoruz.
Umut, yaşamımıza ekleyeceğimiz
tüm yatırımların gerçekleşmesini temin eder. Yarının ne getireceği hakkında
umutlanır ve heyecanlanırsak hayatımıza maddi ve manevi daha çok yatırım yapar
ve güçlüklerin ardındaki kârları görmemiz mümkün olur.
Son zamanlarda yapılan
incelemeler umutlu olan kişilerin dört ortak özeliğe sahip olduğunu ortaya
koyuyor;
• Gelecek bugünden daha güzel
olacak.
• Bunu yapabilmek için gerekli
yeterliliğe sahibim.
• Amaçlarımı gerçekleştirmenin
tek bir yöntemi yok birçok yöntemi mevcut.
• Her evrede sorunlarla karşı
karşıya kalabilirim.
Umut bünyesinde sevinç ve coşku
gibi birçok duyguyu barındırır. Umut yalnızca iyi hisler duymak anlamına
gelmez. Umut zihninizle yüreğinizin ahengidir. Dolayısıyla umut mevzu olduğunda
ihtiras ve akıl beraber hareket eder.
Umut ayrıca bulaşıcıdır.
Toplumsal çevreniz, çok yakın arkadaşlarınız, idolleriniz, yaşanmış tatlı
öyküler tamamı sizin umutlu olma halini etkiler. Aynı şekilde art arda kötü
haberler, değişiklikler ve rahatsızlıklar işittiğinizde umutlanmak için
zorlanabilirsiniz. Esasında onlardan doğru mesajları çıkarmanız amacıyla orada
mevcuttur. Ve bu zor dönemlerde umutlu olmak etkin değişiklikleri elde
edebilmeniz için önemlidir.
O halde, şimdi gelecek için
umutlanmak gayesi ile ne yapmalı? Her yerde anı yaşamanın gerekliliğinden söz
ediliyor. Araştırmalar uyanık kaldığımız anların % 40 ında gelecek kaygısı ve
alışkanlıklarla kendimizde ya da çevremizde neler olduğunun bilincinde
olmadığımızı ortaya koyuyor. İngilizcesi “Mindfullness” olan “Farkındalık”
kelimesi, içinde bulunduğunuz anı fikirleriniz, hisleriniz, vücut algılarınız
ve etrafınızdaki çevre şartları ile bulunduğu gibi deneyimlemek, tüm dikkatini
o ana çevirmek ve o ana odaklanmak manasına geliyor. Bu kelimeyi iş, ilişki ve
ebeveynlik gibi yaşamınızın tüm safhalarında taşıdığınızda gelecek hakkında
endişe duymanın yanı sıra bu anın gerekliliklerini yerine getirip gelecek için
daha çok umutlanmanız mümkün. Pekâlâ, bunu ne şekilde yapacaksınız?
İşte An’a konsantre olmanın
Özellikleri;
Entemelfarkındalık adımı, nefes
alış verişinize özen göstermek. Bilhassa korku ve kaygı gibi sık duygulara
maruz kaldığınızda soluğunuza dikkat edin.
• Yalnızca fark edin. Şimdi neler
duyumsuyorsunuz? Görüntüler, sesler ve kokular. Onların ne işe yaradığının
farkına varın.
• Bedeninizde şimdi neler
hissettiğinize konsantre olun. Baştan aşağı tüm bedeninizdeki hisleri duymaya
çalışın.
• Şimdi duygularınız neler?
Saadet, üzüntü, endişe ve hiddet gibi duygularınızı umursamadan, reddetmeden,
yargılamadan ve bilinçaltına atmadan fark edin ve özgür bırakın.
An’ı yaşamanın Faydaları;
Son senelerde yaşamın her
safhasında tesiri araştırılan ve çok pozitif sonuçlar kazanılan farkındalık
çalışmaları insanların;
• Otomatik ve dürtüsel verdikleri
tepkileri fark etmelerini, kontrol etmelerini ve durdurmalarını
• Güç ve kompleks durumlara daha
etkin cevaplar vermelerini
• Olayları daha net fark
etmelerini
• Daha üretken olabilmelerini
• İş ve özel yaşam arasında daha
güzel bir denge kurmalarını sağlar.
09 Şubat 2019 18:42