Küreselleşen dünya, modernleşmeyi esas alarak yaşayan hayatların varlığı ve toplumu etkilemesi İslami değerlerimizi yozlaşmaya doğru götürdü. Muhtevası, amacı ve şekliyle oynanan değerlerin yerine sadece maddede kalan, kapitalist çarkının işlemesiyle devam edecek hal kabul gördü. Bu da amacından uzaklaştırıp maneviyatı yeksan edip ahlak noktasında da noksan kılıp özden uzaklaşmaya sebep oldu.Bu değerleri normalleşmeye götüren bir husus da düğünlerimiz oldu. Olması gerekenden uzaklaşıp düğünün amacına gölge düşüren, tüm değerlerin yozlaşmasına zemin hazırlayan bir kültür halini aldı. Ne yazık ki düğünle birlikte tesettür, haremlik selamlık, kâfi olanla memnun olma gibi değerlerden de uzaklaştırdı bizi.Allah’ın emri ve Peygamber sünneti olan izdivacın ilk adımı bile dini hassasiyetlerden çok uzakta olup bu durum da normalleşmeye başladı. ‘Anormal’ olarak görülen normalleşme ise hayretli gözlerle izlendi. ‘Bir şey olmaz, ilk defa yaşanacak’ kelimeleriyle, bu nefis vesvesesine kapılan yürekler ise artık düğünlerin günümüzdeki halini yaşantılara taşıdı. Oysa Müslüman’ın asil çizgisi, her dem ve her anı korumakla belirginleşebilirdi.Artık ‘kuaföre gitmedi, gelinlik aldırmadı, sade bir düğün yaptı, çok mehir istemedi’ gibi söylemler şaşkın şekilde dillere yansırken, şaşırılması gereken bu sözlerin aksi olması gerekirdi. Onun için bu tür, zaten olması gereken düğün merasimlerini gündem yapıp, yaşayıp bunu halka yansıtmak gerekir ki; düğünlerimiz bu anlamda yozlaşan düğünler aksine bir davet niteliği taşısın.Düğünün haremlik selamlık noktasında dikkat edip, israf boyutundan da kaçınma maksatlı öğretilerin en güzeli, bunu evvela düğünlerimizde yaşamaktır. Söylemde ‘evet israf yapılıyor, dikkat edilmiyor, düğünler artık çok masraflı olmuş’ deyip de diğer yandan kızı için en güzel ve kusursuz düğün isteyen… Yine “oğlum bir defa evleniyor” deyip oğlu için en görkemli düğünü yapma yarışına giren ebeveynler bu konuda en başta hatalı olanlardır. Baba ve bu konuda her şeyi daha çok bilen ‘annelerin’ kız ve oğullarını bu şuurda yetiştirmeleri gerekir. Yeni nişanlanacak olan kızına ‘alışveriş çok önemli, istediğini al’ nasihati mi, ‘ihtiyaçları al, elhamdülillah her şeyin var’ diye bu anlamda düşüncenin en incesini kızına sunan anne nasihati mi evladır?Ve her ne kadar modernlik, moda ve lüks bakışları, Müslüman bakışları esir etse de değerlerimize uygun bir düğüne gidenler gerçekten etkilenerek çıkıyorlar ve doğrusunun bu olduğunu itiraf ediyorlar. Bu anlamda düğünlerimizin bir davet aracı olduğu da hesaba katılmalıdır. Gelen davetliler, evvela bir çiftin izdivacından da ziyade sade ve tavizsiz çizgilere uyulan bir düğüne gelmelidir. Çünkü düğünler etkileyendir, bir hırs ve yarışa bürür ebeveynleri. “O yapmış ben de yapacağım, o kusursuz bir düğün yaptı ben de eksiksiz yapacağım” cihetiyle olumsuz bir örnek halini alır. Onun için israftan uzak düğünlerimiz de etkileyen olacak ve hatta bu insanları çok daha rahatlatıp “böyle de çok güzel oluyormuş” deyip bu evlenme/evlendirme sünnetini yapmaktan korkmayacaklardır.O halde nişan, kına ve düğün süreçlerinde yaşanacak her hal, davetlilere birer tebliğ aracı olmalıdır. Yozlaşan düğünlerimizi özüne döndürüp sadece amaca kilitlenmek davet aracı olan düğünlerin artışıyla olacaktır. Zaten bu süreçler yaşamın bir parçası. Yani o süreçlerde çizgilerimizi bir kenara atıp ta her şey meşru olmuyor. Her şey meşru olmadığı gibi daha çok itina ve hassas olmak icap ediyor. Hele ki örnek alınan bir ailenin ya da şahsiyetin düğünleri daha bir örnek alınacaktır. Göze çarpan bir israf çılgınlığı, lüzumsuz gösterişler, ya da haremlik selamlık çizgilerini aşmak, gelen davetlilerin nefislerine süslü gelecek daha fazlasını onlar yapacaktır.Bu anlamda tüm ezberleri bozmak ve gelen davetlilere amacından sapmamış, hassasiyetlere riayet edilmiş bir düğün izletmek; şu zamanda evlenecek ve evlendirecek şahsiyetlerin elindedir. Bu örnek düğünün, gelen davetlilerce tebliğ görevi görmesi ve diğer davetlilerce uygulanmaya geçilmesi ve bir zincirin oluşması; gençler için evlenmeyi kolaylaştıracak, kapitalist çarkını yerle bir edecektir.O halde gelin zincirin ilk halkalarından olalım. Varsın eksik(!) olsun… Varsın kusur(!) olsun… Varsın kuaföre, stüdyoya gidilmesin… Varsın kına, nişan, düğün için ayrı ayrı salon tutulmasın… Varsın konuşulsun, söylensin… Ama israftan kaçınılsın, ama haramdan uzaklaşılsın, ama lüzumdan azade mütevazı bir düğün olsun. Ama olması gereken bir ‘düğün’ olsun. Davetliler olması gereken bir düğünü seyre koyulsun. Olması gereken bir düğünden çıkaracakları dersler ve rahatlayacakları bir hayalleri olsun. Zorlaştırmayıp kolaylaştıran, hırs ve kıskançlığa sürüklemeyip istekleri en aza indirgemeye çalışan bir düğün olsun.Yozlaşan, israf bataklığına giren düğünlerimizi bu bataklıktan çıkarmak, en başta insanın kendisine yarar olacaktır. Masraf düşüncesiyle evlenemeyen gençliğe büyük katkısı olacaktır. O halde önce niyetleri düzeltelim. Evlilik sünnet, düğün bu sünneti uygulan çiftin izdivacını tam olarak duyurma ve nihayete kavuşturmadır. Bunun aksi başka amaçlara; gösterişe, israfa, İslam düşmanlarının oyunlarına malzeme olup İslami hassasiyetleri ötelemeye götürür.Düğünlerimizin davet noktasında çok önemli bir yerde durduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Düğünlerimizin, toplumdaki zorlaştırıcı düğünleri değiştirmeye götürecek davet aracı olduğunu unutmamalıyız. Bu niyet bile insanı israftan ve nefsi birçok şeyden alıkoyacaktır.
17 Mayıs 2020 15:12