Yüzyıllardan beri insanlar arasında büyü ve büyücülüğe yer
verilmiş ve yapılmıştır. Efendimizin zamanında ve O'ndan önce de cahiliye
döneminde büyücülük çok yaygındı. İnsanlar birbirlerine büyüler yaparak hayat
gidişatlarının üzerinde olumsuzluklar meydana getirmiştir. Günümüzde ise hâlâ
çok yaygın olmasa da bir meslek halinde büyüler yaparak para kazananlar var.
Son zamanlarda özellikle birbirinden hoşlanmayan insanlar kişiler üzerinde
büyüye başvururlar. Genelde kadınlar arasında kıskançlık ve çekememezlik
duyguları büyü yaptırmaya iten sebeplerdir. Büyü İslam dininde kesinlikle
yasaklanmış, yapanda yaptıranda şirke girmiş olur. Yüce kitabımız Kur`an-ı
Kerim şöyle buyurmaktadır;
“Büyü için şartlar ne kadar hazır ve uygun olur ise olsun ve ne
kadar güçlü büyü yapılırsa yapılsın Allah Teâlâ`nın izni olmadan büyü kimseye
tutmaz ve zarar veremez”( Bakara suresi 102. Ayet)
Üzerinde büyü olan kişilerin bazı belirtileri saptanmıştır.
Bunlardan bir kaçı; uyku bozukluğu günün her saatinde uyuma isteği ve günün her
saatinde aşırı halsizlik, sürekli kulak çınlaması, kimsenin duymadığı bazı
sesler işitmek, omuzlarda çökme, konuşma yeteneğinde zayıflama ve kelimelerin
telaffuz edilememesi, bazen banyo yapmaktan nefret edilmesi bazen de normalin
üzerinde banyoda kalma isteği olması, sürekli bir çift gözün kendini
takip edilmesini sanmak, rutin olarak eşya kayıp edilmesi. Bu belirtilerin
sadece bir kaç tanesidir. Fakat sağlık ile ilgili olan belirtilerde doktora
başvurmak en iyisidir.
Bu belaya Âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz de yakalanmıştır.
Yahudilerin ileri gelenleri, Müslüman olduğunu açıkladığı hâlde münafıklık
yapan ve sihirbazlıkta çok maharetli olan, Yahudilerle anlaşmalı Lebid bin
A`sam`a: “Sen bizim en bilgili sihirbazımızsın! Muhammed erkeklerimizi ve
kadınlarımızı sihirledi. Biz ona karşı hiçbir şey yapamadık. Sen onun bize
neler yaptığını, dinimize nasıl aykırı davrandığını, bizden kimleri öldürdüğünü
veya sürgün ettiğini gördün. Biz, bütün yaptıklarına karşı O`nu sihirleyip
cezalandırmak üzere seni vazifelendiriyoruz!” dediler ve sihir yapması için de
üç dinar verdiler. Lebid, Peygamber Efendimiz `in saçlarından birkaç tel
elde etme yolları aramaya başladı. İstediğini elde edince, ona birtakım
düğümler attı ve üfledi. Bu düğümlenmiş ve üflenmiş saçları erkek hurmanın
kurumuş çiçek kapçığının içine koydu. Sonra, onu götürüp bir kuyunun içindeki
basamak taşının altına yerleştirdi. Lebid sihir yaptıktan sonra Resûlullâh
hastalandı. Gözlerinin feri de azaldı. Hastalığı günlerce sürdü. Yemeden
içmeden kesildi. Allah Teâlâ, Resul`üne, bu sihrin kim tarafından, nasıl
yapıldığını ve nereye gizlendiğini gösterdi. Allah Resulü, Hz. Ali ile Ammar`ı
Zervan kuyusuna gönderdi. Kuyunun suyu kına rengine dönmüş, yanındaki hurma
ağaçlarının başları da şeytan başı gibi olmuştu. Hz. Ali ile Ammar, kuyunun
suyunu çekip boşalttılar, içindeki basamak taşını kaldırdılar ve sihri
buldular. Rivayete göre bu esnada Cebrail aleyhisselam Felak ve Nas surelerini
getirdi. Her bir ayeti okudukça bir düğüm çözülüyordu. En son düğüm çözüldüğü
zaman, Peygamber Efendimiz, bağdan kurtulmuş gibi açılıverdi. Yemek yemeye, su
içmeye başladı. Allah Resulü Zervan kuyusunu kapattırdı. Sihir yapan Yahudi
Lebid`in de ne yüzünü gördü ne de bu suçunu anıp başına kaktı. Hayatına
kastetmiş bulunan Lebid`i ve onun mensûb olduğu Beni Zurayk kabilesinden hiç
kimseyi de öldürtmedi. Büyü ve nazardan korunmak için sürekli ibadet içinde
olmalı, Kur`an`dan uzaklaşılmamalıdır.
18 Temmuz 2020 15:08