Dr. Hafsa Fidan Vidinli
İnsan yorgun olmaktan da
yorulur mu? Cevabı evet gibi geliyor bana. Nasıl olur acaba yorgun olmaktan
yorulmak?
Her şey yolunda gittiğinde, bir yorulup bir dinlenir insan. Neden “her şey
yolunda gittiğinde” dedim? Çünkü normal şartlarda insanın yorulduktan sonra
dinlenmesi, dinlendikten sonra yorulması gerekir. Bazen, sürekli dinlenme
hâlinde olmak iyi fikir gibi gelir. Ama öyle değil aslında; örneğin insanın
sürekli boş durması veya dinlenme amacıyla sürekli uyuması en büyük yorgunluk
kaynağıdır. O yüzden boş boş duruyorsak ya da boşa uyuyorsak, her şey yolunda
gitmiyordur. Bu şıkı elediğimizde sürekli çalışmak, özellikle de aynı tempoda
çalışmak kalıyor geriye. Bu da her şeyin yolunda gitmediği anlamına gelir. Zira
aynı tempoda çalışan insanlar, dinlenmek için yeterince enerji harcamayanlar,
dikkatleri dağıldığı için genelde kazalara sebebiyet verir. Bu kazalar bazen
insanı ebedi istirahatgâha sevk edecek kadar önemli de olabilir. Çalışmak,
yorulmak güzel ama hayatta kalmaya yetecek kadar istirahat de gereklidir.
Başta sorduğumuz sorumuza dönersek, insan bazen kendisini yorgun olmaktan
yorgun hâlde buluveriyor. Bu hâl, dinlenmek için yeterince enerji harcamadığımızı
düşündürüyor. Dinlenmek yatıp uzanmakla veya “boş durmak” olarak
adlandırdığımız eylemlerle mi mümkün olur? Aslında öyle değil. Dinlenmek
galiba, yorulduğumuzu hissettiğimizde sevdiğimiz eylemlere yönelmemizle mümkün
olabiliyor. Bu durumda bir işi bitirince diğerine koyulmak da dinlendirici
olabilir. Ya da hâlden hâle geçmek dinlendiricidir diye düşünülebilir.
Geçen gün, akşam vakti, yorgun olmaktan yorgun hissediyordum kendimi. O gün iş
yerinden çıkmış, çocukların birini okulundan diğerini kreşinden vaktinde
alabilmek için trafikte arabaların arasından hızla sıvışmıştım. Birine
yetişmiş, diğerini okulunda epeyce bekletmiştim. Kendi çantama ilave birinin
okul çantasını diğerinin kreş çantasını sırtlanmış, evime gelmiştim. Kapıdan
içeri girer girmez üstlerindekini rastgele fırlatan çocuklarımdan yardım
istemiş, “Hadi bakalım, fırlattıklarınızı toplayıverin.” demiştim. Hiç
duymadılar tabi, ya da duyabilecekleri kadar oyalanmadılar yanımda, koşturmaya
başladılar evde dört bir yanda. İş başa düştü deyip halının üzerindeki
ayakkabıları ayakkabılığa dizmiş, çantaları da holde sağa sola iliştirmiştim.
Aç aç durulmuyor evde tabii, çocuklar da çok yemek seçiyor, onlar koşuştururken
gönüllerine göre yemeklerini pişirdim. Yemek yenince bulaşıklar da birikiyor, yıkanması
gerekiyor, yıkayıverdim. Kızım akşam yemeğinden sonra ellerini yıkadığı için
“eller yıkandı tablosu”ndaki bir eli daha boyamamı istedi. “Elim sudan çıkmıyor
kızım, oraya bir su damlacığı koysam olur mu?” dedim. Güldü ve “Ben boyarım
anne.” diyerek aldı eline kalemi. Sağ olsun arada bana böyle, özellikle kendi
işlerinde yardımcı oluyor. Kızımın evde ellerini yıkadığı zamanları tablosuna
gün boyu işlemiştim. Sabah uyandığında, yemeklerden önce ve sonra, yatmadan
önce hep bir el boyamamız gerekiyor. El yıkamak bir iş, el yıkandı tablosu
boyamak da öteki iş. Neyse uzatmayayım, daha bunun gibi irili ufaklı pek çok
işi “hâl” ettim.
Akşam saat 10’u vurmuş, 10:30’u aşmış, 11’e doğru evriliyordu. Azıcık koltuğa
uzanıp dinleneyim istedim. Beş yaşındaki oğlum geldi yanıma. “Anne hadi
arabalarımla oynayalım.” dedi. “Oğlum yorgunum.” dedim. Ne de olsa beni ancak
çocuklarım anlar, “belki” diye düşündüm. Otuz saniye kadar ses etmedi. Sonra
başucuma gelip “Anne hadi arabaları garaja park etme oynayalım.” dedi. “Çok yorgunum
yavrucuğum, sonra.” dedim. İki dakika kadar kendi hâlinde oynadı. Arabalarını
kolumda, sırtımda gezdirmece oyunu bitince “Anne yorgunluğun bittiyse
oynayalım.” dedi. İşte beni benden alan ifade; “yorgunluğun bittiyse”.
“Yorgunluktan yorulmuşu” bırakıp dinlenmek için çalışmaya başladım. En güzel
dinlence; evlatlarım. Oğlumu kucağıma alıp yanaklarından öptüm, saçlarını
okşadım, sonra onu gıdıklamaya başladım. Bir, üç, beş derken “Anne gıdıktan
yoruldum.” dedi. Bu cümleyi oğlumdan da duyduğuma sevindim. Galiba beni
anlamaya başladı diye düşünmüştüm ki “Hadi arabaları yarıştıralım” diye ekledi.
Yarış fikri yorgunluğunu alıyor insanın. Bunu oğlum da biliyor galiba. “Hadi”
dedim, yarıştıralım…
İşte böyle, gün içinde çok yorulduğum oluyor. Ama en dinlendirici yorgunluğu,
çocuklarımla geçirdiğim zamanlara borçluyum. Hayat bir yorgunluk, bir dinlence
şeklinde akıyor. Ben hayata dair düşünmeyi bırakıp çocuklarımı sevmekten
yorulmayı istiyorum, sonra yeniden yorulana kadar sevmeyi
07 Ekim 2020 18:45