Binlerce yıldır zamanı ölçmek ve takip etmek için çeşitli cihazlar kullanılmıştır. Günümüze gelene kadar değişik yöntemlerle takip edilen zaman, modern haline ulaşmak için büyük aşamalar kat etmek zorunda kalmıştı.
Günümüzde modern uygarlıkların mekanik veya diğer yollarla zamanın takibini sağlayan saatler 5500 yıl önce Mezopotamya’nın güney bölgesi olan Eski Mısır ve Sümer’de ortaya çıkmıştır.
Güneş saatleri M.Ö. 4 bin yıllarında antik Mısır’da ortaya çıkmaya başlamıştı. Saati göstermek adına dikilmiş en eski dikilitaş M.Ö. 3500 civarında yapılmıştı. Güneş en büyük tanrıları olmakla birlikte, güneş gölgesinin ölçülmesi o dönemde çok ilgi çekmekteydi. Zamanı kolayca ölçmek için Mısırlılar, gündüzü 10 eşit parçaya ayırdı; şafak vakti ve gün batımındaki alacakaranlık için ayrılmış 4 ilave saat parçası daha vardı. Yerdeki işaretçiler dizisi Mısırlıların zamanı kolaylıkla izlemelerini ve hatta hangi mevsiminde olduklarını bile bilmelerini sağladı. Tabii ki güneş saatleri bulutlu havalarda ve gece saatlerinde kesinlikle etkisizdi. Bu amaçla, zamanı ölçmek için yeni yöntemlere ihtiyaç duyuldu.
Antik Yunanlılar ve Romalılar M.Ö. 325’e kadar güneş saatlerine göre çok daha yüksek bir doğruluk derecesi elde eden su saatleri geliştirmeye daha fazla önem verdi. Clepsydra (su saati) cihazlarındaki su akışı saat kolunu hareket ettirerek herkesin kolayca zamanı ölçmesine ve onu alarm saati olarak kullanmasına olanak tanışmıştı. İlk su bazlı alarm saati Yunan filozof Plato tarafından yaratılmıştır. Bu alanda birçok gelişme olmasına rağmen güneş saatleri, Yunan ve Roma imparatorluklarının yaşamı boyunca popüler kalmıştır. Antik çağların en büyük güneş saati M.Ö. 10’da İmparator Augustus tarafından yaptırılmıştır. Bu saatin yapımında antik Mısır’da Heliopolis’ten Roma’ya ithal edilen 30 metre yüksekliğindeki kırmızı renkli granit Montecitorio Dikilitaşı kullanmıştır.
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Pers ve Çinliler su saatleri kullanılmaya devam etmiş ve o tarihteki en ünlü ve en karmaşık su saati 1206 yılında Müslüman mühendis Al-Jazari tarafından oluşturulmuştur. 6. yüzyılda Çinliler mum saati kullanmaya başladılar ve yavaş yavaş batıya doğru yayılmaya başlayan ve 13. yüzyılda Ortadoğu ve Avrupa’ya ulaşan tütsü saatleri yeni saat akımı oluşturuyordu. O zamana kadar Çinliler Astronomik saatlerin geliştirilmesinde de ilerleme kaydetti. Çinli Su Song, suya dayalı bir astronomik saat icat etmişti ancak bu özellik Al-Jazari’nin 1206 yaptığı saatte daha önceden kullanılmıştı.
Avrupa’daki gemi ticaretinin genişlemesi ve açık denizlerde yelken açma isteği, güvenilir ve zamanı doğru gösteren cihazlara sahip olma ihtiyacını arttırmıştı. İran’da tasarlanmış çok gelişmiş güneş saatleri, denizin ötesine gitmek isteyen her geminin ayrılmaz bir parçası oldu. 15. yüzyıldan itibaren güvenilir ve doğru çalışan güneş saatleri sadece denizde değil aynı zamanda sanayi ve kiliselerle birlikte çoğu alanda popüler hale geldi.
16. yüzyılda mekanik cihazlar endüstriyel laboratuvarların dışına çıkmaya başladı, sarkaçlara ve yaylara dayanan saatler güvenilir ve hassas zaman ölçümü için yeni bir çağa imza atarak Avrupa’da kullanılmaya başlandı. Yüzyıllar geçtikçe tasarımları daha gelişmiş hale geldi, yapıları daha da küçüldü ve 19. Yüzyıl itibariyle masa ve duvar saatleri dünyada yaygınlaştı.
Sarkaç saati, kuvars osilatörlerinin icat edildiği 1930’lara kadar yaygın şekilde kullanılmaktaydı ve İkinci Dünya Savaşından sonra icat edilen atomik saatlere kadar en doğru çalışan saat olarak kaldı. 1960’lı yıllarda mikro elektronik ürünlerin gelişimi, quartz saatlerin hem kompakt hem de üretime uygun olmasını sağladı. 1980’lerde her tür saat için dünyanın önde gelen teknolojisi haline geldi.
Atomik saatler daha önceki herhangi bir saatten farklı olarak daha doğrudur. Bin yıllık bir zaman dilimi için sadece 1 saniyelik bir sapma ihtimali olan atom saatleri doğruluğu konusunda şüpheye yer bırakmaz.
Giyilebilir teknoloji ile hayatımıza giren akıllı saatler şu an saat endüstrisinin geldiği en son noktayı temsil etmektedir. Henüz oldukça kısa bir tarihi bulunmasına rağmen gelişim sürecinde birbirinden farklı modelde ortaya çıkan saatler, bu gelişmenin henüz bitmediğinin en büyük kanıtıdır.