Günümüz dünyasında medya insanları etkisi altında tutuyor. Eğitim, sanat, eğlence ve yetenek geliştirme gibi olumlu boyutları olan medya bir çok sorunu da beraberinde getiriyor.
İslam’ın önem verdiği aile kurumu büyük değişimlerle karşı karşıya. Çocuk sayısının azalması, aile içerisinde eşlerin ve toplum içinde kadın erkek rollerinin değişim yaşadığı bu süreçte şüphesiz iletişim araçlarının rolü çok büyüktür.İnsanın dini inançları ilk olarak aile içinde şekillenir. 2005 yılında yapılan bir araştırmaya göre 8-18 yaş arası çocuklar, her gün ortalama 5 ile 6 saat medyanın saldırısına uğruyor ve bu zamanın büyük bir bölümünü ise TV kanalları çalıyor.Maalesef dünyada artık televizyonlar adeta ailenin bir üyesi haline geldi. Bu sihirli kutu çocukların ve gençlerin sosyalleşme ve yeteneklerini geliştirme sürecinde de önemli rol oynuyor. Oldukça hassas bir yapıya sahip olan çocukların göz ve kulakları bir kamera gibi karşılaştığı her sahneyi kayda alır. Diziler, filmler, reklamlardaki görüntüler, şarkı ve türkülerdeki sözler çocuğun hafızasına kaydedilir.Neil Postman, televizyonu kitaba karşı olarak tanımlıyor. Zira Postman’a göre okuma alışkanlığı çocuklarda daha fazla yetenekleri geliştirir ve bir konu üzerinde daha derin odaklanmalarına vesile olur.Amerikalı yazar Mary Winn’e göre ise medya çocukları bağımlı hale getiriyor ve yeteneklerini keşfetme ihtiyacını ve özgüven duygularını köreltiyor.İranlı aile uzman Dr. Şerifi: “Geçmişte aile fertleri bir çatının altında yaşardı. Şimdi ise aile üyesi her bireyin kendisine ait odası var. Televizyon gibi iletişim araçları sadece aile değerlerini değil belki aile fertlerinin oturup kalkmaları ve davranışlarını da etkiliyor. Televizyonunun bir diğer olumsuz yönü çocuk ve anne-baba arasındaki duygusal bağları koparmasıdır” diyor.Daha fazla kar için televizyonu bir araç olarak kullanan zihniyet, çeşitli programları ile insanlarda yeni zevkler ve istekler yaratıyor. İnsan belleğine bu istek ve arzuları yerleştiren medya dünyası yarattıkları taleplere cevap verecek ürünlerle büyük gelirler elde ediliyor. Çoğu zaman boyu aşan istekleri karşılamak için harcanan yüksek meblağlı paralar aile kurma istediği her geçen gün biraz daha azaltıyor.Sosyal iletişim araçlarının bir başka olumsuz yönü özellikle gençler arasında şiddet eğilimini tırmandırmasıdır. Aksiyon, şiddet ve korku sahneleri ile yoğrulmuş filmler zamanla muhatabına suç işleme hevesini telkin ediyor. Sosyologlar, televizyonda bir biri ile tartışan karı koca programı seyreden çocukların daha çok saldırganlaştığını söylüyor.Bazı ülkelerde okullarda işlenen katliamlar, gençlerin nasıl kendilerini aksiyon filmlerin başkahramanı yerinde gördüklerinin en büyük delilidir. Filmde izlenilen sahneleri kendi iç dünyalarında yaşayan gençler bir müddet sonra hayal dünyasında yaşadığı kahramanlık oyununu gerçek dünyaya yansıtma eğilimine kapılır. Ve okullar başta olmak üzere yüzlerce masum insanın bir arada bulunduğu mekânları basarak kanlı bir sahnenin altına imzasını atar. Bu tür olayların en çok Batı’da yaşanması işin ayrı bir boyutudur.Neil Postman konuyla ilgili kaleme aldığı kitabında şöyle diyor:“Şiddeti tetikleyebilecek sırlar ve şifreler, televizyon tarafından ifşa edilmektedir. Başta televizyon olmak üzere medyanın şekillendirici rolü özellikle gençlerin düşünce, inanç ve kültür değerleri üzerindeki etkisi su götürmez bir gerçek ve inkâr edilemeyecek kadar önemli bir durumdur. Televizyon, gençler ve aileleri üzerinde hem yapıcı ve hem yıkıcı rol oynayabilir.”Çocuk, fıtratı gereği her zaman iyilik ve güzelliği kabul etmeye daha çok meyillidir. Bu konuda İmam Sadık (a.s) dostlarından birine şöyle buyurur:“Tebliğlerini gençlere yönelt, çünkü onlar her türlü iyiliği benimsemeye daha çok yatkındır. Hak sözü daha çabuk kabul eder.”Merhum imam Humeyni ise radyo ve televizyonu bir üniversiteye benzeterek bu üniversitenin insani olguları geliştirmek ve ilahi maarifi yaygınlaştırmak için çalışması gerektiğini vurguluyor.
30 Temmuz 2014 15:05