Murat Kubat
Murat Kubat
Her ruhun derinliklerinde, belki adı konmamış, belki fısıldanmaya dahi cesaret edilememiş bir korku yatar. Kimi bir kedinin ani hareketinden irkilir, kimi bir köpeğin havlamasından; bazılarımız ayaklarının altından kayıp giden boşluktan ürker, bazılarımız ise ışığın terk ettiği odalardan. Bazen cüzdanımızın hafiflemesinden, bazen de alkışların susmasından çekiniriz. Hastalık kapıyı çalar diye endişelenir, bir gün son nefesin geleceğini bilerek titreriz. Bu liste, hayatın kendisi kadar uzayıp gider aslında. Ve bazen, korkunun kendisi, korkulanın gerçekliğinden daha ürkütücü olur. Başımıza gelmesinden çekindiğimiz o anı, zihnimizde defalarca yaşar, tekrar tekrar o soğuk ürpertiyi hissederiz. Bir kayıp, belki bir kez yaşanır; ama kaybetme endişesi, ruhumuzda sürekli yankılanan bir fısıltı gibidir. İnsan bir defa veda eder hayata; lakin ölümün soğuk nefesini ensesinde hissetme korkusu, ömür boyu süren bir nöbettir. Kaybetmekten korkan, her an bir şeyleri yitirir aslında; ölümden korkan, her nefeste biraz daha ölür sanki. Ne var ki korkunun kaderin önüne set çekmeye gücü yetmez. Titreyen ellerimizle dua etsek de alın yazımızdaki o anın gelmesini engelleyemeyiz. Korku, iradenin dizlerini titretir, ayaklarımıza görünmez prangalar vurur. Onun sisli vadisine giren akıl, sağlıklı kararlar alamaz olur. Tıpkı sevgi gibi, korku da insanoğlunu harekete geçiren kadim ve güçlü bir dürtüdür. Biri iter, diğeri çeker. Korktuğumuzdan kaçarız köşe bucak; sevdiğimize doğru koşarız tüm hızımızla. Korkuya gözlerimizi yumarız; sevgiye ise yüreğimizin kapılarını ardına kadar açarız. İnsan, korkunun soğuk nefesinden uzaklaşıp sevginin sıcaklığına sığınmak ister. Bu anlamda, hayat yolculuğumuzda ruhumuzun pusulasını bu iki kutbun ayarladığını söyleyebiliriz: Korkularımız ve sevgilerimiz. Bir varlığı hem sevip hem de ondan derin bir saygıyla karışık korku duyabilir miyiz? Bizi yaratan Rabb’e karşı duruşumuz böyledir. O'ndan korkarız çünkü adaletinden ve kudretinden çekiniriz; O'nu severiz çünkü merhameti ve şefkati sonsuzdur. Gazabının tecellisinden korkar, rahmetinin okyanusuna sığınırız. Allah'tan korkar gibi başka bir şeyden ürkmek, O'nu sever gibi başka bir varlığa kalbi bağlamak, O'nun birliğine gölge düşürmektir. Korkularımızı O'nun mutlak iradesine teslim ettiğimizde o yükler hafifler, o zincirler çözülür. Sevgimizi yalnızca O'na yönelttiğimizde, O'nun sevgisine mazhar olduğumuzda, sevginin en saf ve güvenli limanına demir atmış oluruz. Nasıl ki her yolculuğun sonu O'na varıyorsa kalbimizdeki tüm korkuları ve sevgileri de O'na döndürmeliyiz. İşte o zaman aranan, özlenen, yaratılış gayesine uygun "güzel insan" olma yolculuğunda ilk adımı atmışız demektir.
Yazarın Makaleleri

İçerik bulunamadı.